İnsanlar hayatı boyunca ektiklerini biçiyorlar.
Ben buna hayatımın her döneminde şahit oldum. Şimdi anlatacaklarım beni
hayata dair çok güvensiz biri yaptı. Bu, belki de bana verilen en büyük
cezaydı.
1992 senesinde çalıştığım tekstil firmasına iş
veren büyük bir firma vardı. Bu firmadaki ihracat müdürü ile çok iyi
anlaşıyorduk. Hatta daha sonra beni de yanlarına aldılar. Ben de işimde
iyi ve çok çalışkandım. Hırslıydım; çünkü para kazanmam lazımdı. Asla
bir ev kadını olmayı da düşünmüyordum. Bu insan evli ve iki çocuk
babasıydı. Ama bu bizim sevgili olmamızı engellemedi. O dürüst, biraz
içine kapanık, hayatı işten eve evden işe geçen, bense hayatın tadını
çıkarmayı bilen, işimde ilerlemek zorunda olan çılgın; ama dürüst bir
kızdım. (Şimdi hem evli insanla birlikte olup hem de dürüst olunur mu
diyeceksiniz. Ama o ayrı bir tartışma konusu olabilir.)
İkimizde isteklerimiz bakımından birbirimizi tamamlamıştık. O bana
aşıktı; ama ben sadece hoşlanıyordum. Bunu ona da söyledim. Bana bir ev
tuttu. Benim onun evliliğine zarar vermeyeceğimden emindi. Çünkü, bunu
asla yapmadım. Yalnız beraber olduğumuz senelerin sayısı arttıkça bana
daha çok düşkünleşti ve evden çıkmaz oldu. Ben gezip tozarken, o
anlaşmamız dişında eve gelip sabahlara kadar beni bekler duruma
gelmişti. Ama ben O evine gittiği günler onu hiç rahatsız etmediğim gibi
bu durumu yüzüne de vurmuyordum. Ama artık beşinci senenin sonuna doğru
işler değişti ve evlenmeyi kabul ettim. Eşiyle konuştu, her şey
yolundaydı ta ki izlendiğimizi ben farkedene kadar. Polislerin eve gelip
onu araması arasında fazla gün yoktu.
Değişik işler yapmaya başlamıştı, aslında gizli telefon görüşmelerinden
anlamam lazımdı; ama eşi ile konuşuyordur diye önemsemedim. Meğer
insanlardan para toplar ve sadece faizlerini ödermiş, tabii tıkanana
kadar işler yolundaymış. Hatta bir kaç can dostuma yardım olsun diye
paralarını ona verip işletmesini istemiştim. Sonunda kaçtı gitti, yok
oldu. Hayallerim, evim, arabam, senelerim vs.onunla gitti. Hepsini
satarak arkadaşlarımın paralarını ödedim; ama artık ben bir hiçtim, koca
bir hiç. Her şey yavaş yavaş geçiyor, sağlığıma kavuşuyorum. Ama
hayatta hiçbir şeye güvenim kalmadı, bana her yaklaşana düşman muamelesi
yapıyorum. Arkadaşlarımı tanıdım bu arada ve ne kadar yalnız olduğumu
fark ettim. Belki ektiğimi biçmiştim, belki de haketmemiştim.